analytics

17.7.08

just thinking


Gercegi gozlerimizle goremeyiz, duyamayiz, ve aslinda anlayamayiz da.
Ama o, bizler sayesinde anlasilmak ya da eglenmek istedigini belirtiyor olabilir.
Davul calip dansedebiliriz atesin etrafinda. Belki de sadece bunu yapsak iyi.
Sanirim bilincaltinin dogmasi ile biz bu noktaya geldik, sesler kelimelere ve anlamlara dogdu ve kafamiza yazildi bin yillarca.
Ama mistik tarafim insanin yaratilisi konusunda bilimsel tarafimdan daha agir basmakta.
Felsefe, ozellikle bilincaltini irdeleyen konularda kafamda bir imge canlanmasina yol aciyor. Sanki bir kurenin icine toplanmis insanciklariz. ve disariya firlamaya calisiyoruz ama bilincaltimiza bagliyiz ve geri donuyoruz ogrendiklerimizi bu bilince katarak. disari cikma asamasinda diger insanlarin gerceklerine carpiyor, toplumsal gerceklerle yoguruluyoruz.

dualizm hayatin oyle bir parcasi ki kafam donuyor.

reflekslerini durdurabildigin andan onceki tepe ve anka kusunun sana hikmet ve hakikat onderligindeki vakalardan bahsetmesi, benim su an amnesia yi yenmek icin biberiye cayini denemem gerektiginden onemli olamaz.

herseyin tek bir parcadan olustugunu yazmak ile anlamak arasindaki fark. iste butun mesele bu.

insanin icindeki seytani tanimasi ne guzeldir. baska turlu nasil bu hazlar ortaya cikacakti. ama butun hazlardan uzakta olani bulmak icin o nu gercekten defetmek gerekir.

eminim ki seytanin sesi hiclige yaklastikca artiyor.

kehanetler, kelimeler, dualizm, tarikatlar ve mahlukatlar. hepsi insanin mana ve anlam vermesi ile vucut buluyor. dolaysiyla baslangicindan beri evren degisiyor, anlasilmak istiyor.

herkes sekr istemiyor mu? ancak o an butun olabiliyor da ondan. tapinilmayi kim ister ki? taparak kim neye sahip olabilir? olmak ve sahip olmak.

sahip olmak, sadece yalanlarda var, olmak ise, sadece bizde.

Hiç yorum yok: